Veysel Otunç

Veysel Otunç

       

Seçim yenilgisi ve partiler


Seçim geride kaldı ama bıraktığı sarsıntı devam ediyor.
Muhalefet partileri, sil baştan analizlerle geleceği örmeye çalışıyorlar.
Neden?
Seçmen öfkeli ve kırgın!
Seçmen umutsuz!
Seçmen; denenmiş aynı yol ve yöntemlerle başarının gelmeyeceğini, her defasında yenildiğini
görünce gönül verdiği partilerden uzaklaşma eğiliminde.
Partiler bu umutsuzluğu aşmak için çaba gösteriyorlar.
Ufukta yerel seçim var.
O seçim de bu seçim gibi hüsranla biterse?
Endişe büyük!
Neden?
22 yıldır her taraftan darbe almış, yıpranmış, yorgun bir iktidar nasıl oldu da seçim kazandı?
Günlerdir konuşuluyor.
Gerekçeler muhtelif!
Daha önce bu köşede yazmıştım. Biraz daha açayım:
* Ahlaksız bir seçim propagandası vardı.
* Eşit ve adil bir seçim yarışı değildi.
* İktidar, devletin bütün gücünü kullandı.
* Erdoğan, anayasaya göre 3. kez aday olamazdı.
* Muhalefet; Erdoğan’ın hukuksuz şekilde aday olmasına sessiz kaldı. Meşruiyetini
tartışmaya açmadı.
* Muhalefet; normal bir ortamda normal bir seçime gidiyormuş gibi davrandı. İktidarın;
ceberut, otoriter yanını hafife aldı.
* Vatandaşlık verilmiş ne kadar yabancı oy kullandı?
* Vatandaşlık verilmiş yabancılar; oylarıyla seçim sonucunu etkiledi mi?
Muhalefet anlatılanlara karşı tedbir almış mıydı?
Yok!

***
İlkeler üzerinden bir ittifak olsa da bir araya gelen partiler bir sinerji yaratmadı.
AKP’den kopan partilerin ideolojik olarak bir kopuşu, karşı duruşu yoktu. AKP’nin bütün
melanetlerine ortak olmuşlardı. Dolayısıyla halk nezdinde bir teveccüh görmediler.
İYİ Parti, bir ileri iki geri çıkışıyla, anket şirketlerinin ‘gazıyla’ kendi gücünü abartarak başka
mecralara kaydı. Akşener’in masayı devirip kalkmasıyla İYİ Parti’nin rüzgârı tersine döndü.
İYİ Parti, Kılıçdaroğlu’nun adaylığında sorunlu davrandı.
Kılıçdaroğlu ’nu, “Kazanmayan aday” ilan ederek yarışın dışına itmeye çalıştı. Akşener,
masadan kalkarken zehir zemberek açıklamalar yaptı. Masaya döndüğünde; nasıl olduysa, ne
değiştiyse; “Kılıçdaroğlu kazanan” aday oluverdi!
Kitleler Akşener’in çizdiği zikzaklara inanmadı.
***
CHP, Millet İttifakı’nın lideriydi. Kılıçdaroğlu, ittifakı büyütmek için çok da emek verdi.
İdeolojik olarak karşıt olanları bir araya getirebildi. Zaten bu ideolojik bir birliktelik değildi.
Seçim ittifakıydı.
Bu arada Kılıçdaroğlu:
“Sağ sol diye bir şey yoktur!” diyerek kendi partisinin tarihsel gerçekliğini reddetti. Sağ sol
elbette vardır. Ezen ezilen, emek sermaye, sağ sol kavramları; sınıfsal ve tarihsel bir gerçeğe
işaret eder.
Kılıçdaroğlu, bu kavramları dikkate almadığı için sağa kaymakta, sağa yerleşmekte bir
sakınca görmedi.
Öyle ki laiklik gibi bir kavramı bile muhafazakâr kesimi küstürmemek için sahiplenmedi.
CHP, ilkeli bir sosyal demokrat duruşu göstermekten uzaklaştı.
Muhafazakâr kesimin hassasiyetini dikkate alan Kılıçdaroğlu ve onun CHP’si; laik, seküler
kitleleri görmezden geldi. Nasılsa bu kitleler ekseriyetle Atatürkçü ve CHP’liydi, bir yere
gidecekleri yoktu. Yani CHP’nin arka bahçesiydi. O nedenle dışarı açıldı. Taviz üstüne taviz
verdi. Yaşamın her alanına dayatılan dinci, milliyetçi, gerici olguyu görmedi.
Erdoğan’ın kaşıdığı yoldan ilerledi. Milliyetçilik yarışına girdi. Ümit Özdağ’la imzaladığı
protokolde, daha önce kayyumla ilgili söylediklerinden saptı. Kendisine şartsız şurtsuz oy
veren Kürt seçmeni endişelendirdi. Sağa ve milliyetçiliğe yaslanarak evrensel sol değerlerden
uzaklaşması sol kitleler içinde kırılma yarattı.
Sağcıyla, sağcılık; dinciyle dincilik; milliyetçiyle milliyetçilik yarışına girmesi yanlış bir
stratejiydi.
Kılıçdaroğlu, seçim sürecinde iyi bir performans sergilese de söylemlerinde zaman zaman
savruldu. Bunu da iktidarın yalan, iftira propagandasının etkisinde kalmasına bağlamak
mümkün.
***

Seçimin kazanan partileri; DEVA, Gelecek, Demokrat ve Saadet’ti! Oy oranlarının üzerinde
vekil aldılar.
***
AKP, HDP-YSP, İYİ Parti oyları düşen partilerdi.
***
Cumhuriyet tarihinin seçimle iktidarı almış en gerici koalisyonuna bakıldığında; gelecek
günler sancılıdır.