Erdoğan, partisinin il başkanları toplantısında:
“14 Mayıs destanını bir süredir beraber yol yürüdüğümüz, aramıza yeni katılan ve katılacak
olan dostlarımızla Cumhur İttifakı olarak inşallah beraberce yazacağız ”dedi.
Destanı kiminle yazacak Erdoğan?
Cumhur İttifakı’na katılacak yeni dostlarıyla!
O “yeni” dostlarından biri de HÜDAPAR!
HÜDAPAR kim?
Hizbullahçıların partisi!
Peki, Hizbullah?
Anlatalım…
“2 Şubat 2000’de Diyarbakır’a gittim. Hizbullah dehşetinin sıcak günleriydi. Artarda mezar
evler kazılıyordu. Evler önceden belirlenmiş gibiydi… Tetikçiler Türkiye’nin dört bir yanında
çok kısa bir zaman diliminde yakalanırken, insan sormadan edemiyordu. Devlet bunları
biliyordu da yakalamıyor muydu yoksa?”
Yirmi üç yıl önce, Fırtınaydı Hazan kitabıma bu kaygıyla bu saptamayla başlamışım. 2
Şubat 2000 günü Diyarbakır’daydım. Hizbullah tarafından katledilen Gerçek Dergisi
Diyarbakır Temsilcisi Namık Tarancı’nın izini sürüyordum, Namık’ın hayatını, devrimci
mücadelesini, gazeteciliğini yazmak için.
Fırtınaydı Hazan’da anlattığım Hizbullah- Hizbi kontra tarafından öldürülen gazetecileri
anımsayalım…
“Tarih 18 Şubat 1992: 2000’e Doğru Dergisi’nin Diyarbakır Temsilcisi Halit Güngen, akşam
saatlerinde derginin bürosunu basan kimliği meçhul kişilerce, kafasına sıkılan tek kurşunla
öldürüldü.
21 yaşındaki Halit Güngen, 16 Şubat 1992 tarihli 2000’e Doğru Dergisi’ne yazdığı ‘Hizbullah
Diyarbakır Çevik Güç Merkezi’nde eğitiliyor’ haberinden iki gün sonra silahlı saldırıya
uğramıştı.
Tarih 24 Şubat 1992: Bu kez Yeni Ülke gazetesi Batman Muhabiri Cengiz Altun, kafasına
arkadan tek kurşun sıkılarak öldürüldü.”
“Tarih 9 Ağustos 1992: Özgür Gündem ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hüseyin Deniz,
Ceylanpınar’da saldırıya uğrayarak ağır yaralandı. Urfa Devlet Hastanesi’nden, Diyarbakır’a
nakledilen Hüseyin Deniz yolda öldü. Deniz’e arkadan yaklaşan üç kişiden ikisi sağ ve sol
yanına geçiyor, üçüncüsü arkadan ensesine tek kurşun sıkıyordu.”
“Tarih 8 Haziran 1992:Özgür Gündem gazetesi Diyarbakır muhabiri Hafız Akdemir, sabah
işine gitmek üzere evinden çıktıktan 50 metre sonra silahlı bir kişinin saldırısına uğradı. Hafız
Akdemir’e arkadan yaklaşarak bir el ateş eden 18-19 yaşlarında, esmer, uzun boylu, saçları
önden hafif dökülmüş saldırgan halk tarafından kovalanırken kaçmayı başardı. Ağır yaralanan
Hafız kaldırıldığı hastanede öldü.”
“Tarih 20 Kasım 1992: Gerçek Dergisi Diyarbakır Temsilcisi Namık Tarancı, sabah evinden
dergi bürosuna gitmek üzere çıktığında, Bağlar Semti’ni Ofis Semti’ne bağlayan bulvar
yakınlarında; omuzundan tutup kafasına dört kurşun sıkan 18-19 yaşlarında, atletik yapılı,
montlu bir kişi tarafından öldürüldü. Cinayetin işlendiği bulvar büfesi aynı zamanda polis
noktası ve hemen aşağısında İçişleri Eski Bakanı Abdulkadir Aksu’nun annesinin evi, evi
sürekli bekleyen polisler vardı.”
“1992 yılının Ocak ayından Kasım 1993 yılına gelene kadar öldürülen gazeteci sayısı 15’e
çıkmıştı.” (*)
Hizbullah, sadece gazetecileri öldürmedi. Batman, Diyarbakır, Mardin, İstanbul, Adana,
Konya gibi birçok şehirde, insanları işkenceli sorgularla, domuz bağıyla öldürerek gömmüştü.
(Devam edecek…)
(*) Veysel Otunç, Fırtınaydı Hazan Bir Militan ve Gazeteci Namık Tarancı, Berfin Yayınları,
2005